17 Haziran 2015 Çarşamba

takdire şayan


Kollarınız ve bacaklarınız olmadan dünyaya geldiğinizi düşünün.

Bir şeyi tutmanın, koşmanın, yürümenin ne demek olduğunu asla bilmeden onların eksikliği ile tam tamına 32 yılı tamamladığınızı hayal edin.

Napardınız? 

Normal insanlar gibi hayatınıza hiçbir şey olmamış gibi devam edebilir miydiniz? Yoksa onların eksikliğini bir ömür boyu kendiniz de hissedip yaratana isyan mı ederdiniz? 

Çoğumuz hatta ben dahil, normal bir birey olarak devam edemezdim yaşantıma.

İşte sırf bu sebepten dolayı bile hayat görüşünü takdir ettiğim, ayakta alkışlanmasını düşündüğüm biri var.

Adı Nick Vujicic. 


 Doğuştan bir kusurla dünyaya gelmiş, kolları bacakları olmadan, sadece kendi deyimiyle küçük bir çıkıntısı olan piliç bagetiyle doğmuş bir birey kendisi. Çocukluğunu, ergenliğini çok kötü şartlar altında yaşamış, bir şeye sahip olamamanın verdiği eksikliğin en kötüsünü çekmiş olmasına rağmen çoğu insandan daha güçlü kalabilmeyi başarmış. 

 Tabiki de kendisinin de dediği gibi yorulduğu dayanamadığı, depresyona girdiği anlar olmuş ama en sonunda kendi 'amacını' bulmuş.
Dünyanın çeşitli yerlerinde insanların kendilerini yalnız hissettikleri anlarda onlara yol gösteren kimi insanın hayatını kurtarmış konferanslar veren bir birey. 

Bu kadar özel olmasının  bir diğer sebebi ise onu dinlerken her birimiz söylediklerinde kendimize ait bir parça bulması.

Hayat görüşü ile hiçbir sebep olmadan bile insanların birbirini sevebileceğini öylesine güzel kanıtlıyor ki bize.

Tüm bunlar dışında ise takdir ettiğim bambaşka bir nokta var.

Geçenlerde karşıma çıkan  2 yıl önce yüklenmiş o şahane konuşmasının sonunda kendisiyle ilgili herkesin merak ettiği evlilik konusundaki düşüncelerini anlatırken, içimdeki en yoğun duygu onun umuduna olan üzüntümdü. İster toplum dayatması diyin isterseniz başka bir şey o haldeki bir insanın hissetmesi gereken eksikliği onun adına hissettim. 

Videonun sonundaki son cümlesi şuydu: ''Biliyorum, benim hayatımı değiştirecek kadın çok yakında bana gelecek ve ben her şeyimi ona saklıyorum. Unutmayın, inanmak başlangıçtır.''

ve gerçekten öyleymiş.

2 yıl içinde...

İnandığı aşk, her şeyini sakladığı kadın ona gelmiş,evlenmişler ve bir tane erkek çocukları olmuş.Üstüne üstlük karısı şuan 2. çocuklarına hamile.


--------------------------------------------
Tüm bu zorluklara rağmen, kendi amacını bulmuş ve çoğu insana amacını bulması için yol gösteren bir birey haline gelmiş.

sadece bir dakika düşünün 

 ya vazgeçseydi?



*bazı şeylere olan görüşünüzü değiştirmek isterseniz.(tıktık)

2 Haziran 2015 Salı

Varlık içinde yokluk

Aklınızda bir yerde hep olmasını istediğiniz bir şey var biliyorum.

Yalan söylemeye gerek yok her insanın vardır.

Hadi biraz daha dürüst olalım birbirimize, hatta bu istediğiniz şey her ne kadar masum bir dilek olsa da bazen sizi mutsuz ediyor biliyorum. Çünkü öyle bir an geliyor ki insan sanki mutlu olmayı engelleyen tek şey oymuş gibi hissediyor, nerden mi biliyorum tüm bunları? 
Tabiki de kendimden.

İnkar etmeye gerek yok hepimiz aynıyız bir yerde.

Şimdi sizden tüm içtenliğinizle bunu ne kadar süredir istediğinizi düşünmenizi istiyorum.

1 yıl? 3 ay? 2 hafta? 5 saat?

Şimdi konuyu başka bir taraftan ele alalım.

En son ne zaman sahip olduklarınızı düşünüp mutlu oldunuz ya da en son ne zaman ‘Şükürler olsun ki hayatımda bir kusur yok’ dediniz.

Sanırım uzunca bir süre olmuş hayatınızda var olan şeylerin kıymetini bilmeyeli.

-şuana kadar yazdıklarıma katılıyorsanız, devam edin-

(Kimi düşünürler insanların doğası gereği ellerindekini kıymetini bilmeyip hep daha fazlasını istediğini iddia ederken, kimi düşünürler ise her insanın böyle olmadığını aksine elindekinin kıymetini bilen insanların her zaman daha mutlu olduklarını iddia ediyor.)

Peki şimdi sizden daha kötü hayatları düşünün bir süre, ya da şuan hayatınıza imrenerek bakan akranlarınızın bakışlarını düşünün.  Evet, hepimiz kendimize göre kötü şeyler yaşıyoruz, ama bizden daha kötü şeyler yaşayanlar varken bizim üzülmemiz biraz da onlara hakaret olmuyor mu? Öyle dertler var ki bu dünyada insanlar onunla mücadele ederken, biz sadece hep istiyoruz. Hep daha fazlasını düşleyip yaşantımızın kıymetini bilmiyoruz. 

Belki elimizdekinin değerini farkına varsak daha fazlasını istemekten vazgeçeriz? 

Ya da daha mutlu oluruz belki?


Bu yazının sonunda sizden naçizane isteğim, sahip olmadıklarınızı değil sahip olduklarınızı düşünmeniz ve bunun sonucunda evrene size tüm bunları sunduğu için teşekkür etmeniz, çünkü siz dünyaya gözünü çoğu insanın aksine şanslı açanlardansınız, sizin dert diye nitelendirdiğiniz kavram bazı insanların duası niteliğinde.

Unutmayın ki,insanın her zaman isyan etmek için de şükretmek için de nedeni vardır.


Tercih sizin.