23 Mart 2017 Perşembe

küçük bir hatırlatma*

Soğuk.
Bir zamanların sıcak elleri artık soğuk.
Bir zamanların gülümseyen gözleri, donuk.
Tanımadığım birinin soğuk elini tutmak...
Sıcakken nasıldı acaba?
Kim tutmuştu o elleri?
Anlam yüklemek zor, kalp kırıyor biliyorum.
Ama neye anlam yüklemedim ki hayatımda?
Tıp eğitiminin bana bi anda böyle çarpıcı bir etkisi olacağını bilemezdim.
Bir zamanların sıcak elleri tüm soğukluğu ile karşımda duruyor.
Dokun diyorlar, dokun ve öğren Latincesini.
Öğreniyorum.
Ama merak ediyorum.
Kim tuttu o elleri.
Nasıl bir insandı acaba?
Ellerine bakıp mesleğini tahmin ederken buluyorum kendimi.
Ne ile uğraşırdı?
Nasırlı mı elleri, sağlak mı solak mı, yazı çok yazar mıydı, sigara içer miydi?
Hikayesi neydi acaba?
Tek bildiğim ayak baş parmağındaki künyesi.
3ten fazla basamağa sahip olan bir sayı yazıyor, tek bildiğim bu.
Buram buram formaldehit kokuyor, en sevdiği parfüm oymuş gibi düşünüyorum.
en sevdiği kıyafeti yeşil örtüsünü çıkarıyoruz üzerinden.
Bedenini bana emanet ediyor, öğren diyor.
‘Öğrenmen için buradayım.’

Ölüm ikiye ayrılıyor.
Tanıdığın ve tanımadıkların.
Tanımadığın birinin ölümü o kadar az şey ifade ediyor ki.
Gülerken görmediğin gözlerin, kapalı hali kalbini acıtmıyor.
Ah ama beraber güldüğün gözler.
Nasıl bakabilirsin ki eskinin gülen şimdilerin o donuk gözlerine?

Ama ne olursa olsun, her ölüm saygıyı hak ediyor.
Hele işin ölümle yaşam arasında bir bağlantıysa, hele amacın şifa dağıtmaksa, yaşayan beden kadar ölü bir beden de saygıyı hak ediyor.
Seni duymayan bir bedene sesinle değil davranışlarınla teşekkür edersin.

Ben böyle yetiştim/yetiştirildim.

Hatayı belki herkesi kendim gibi zannederek yaptım.
Onların yerine utandım, karşımdaki beden beni duyabilse özür dilerdim.
korktuğum, beni endişelendiren asıl nokta, yardım dilenen ve belki hayata göz yumacak şimdilik nefes alan bedenlerin bu insanların hastaları olacak olması.
Korkunç.
Evet her mesleğin iyisi kötüsü var biliyorum.
Ama ben burada gram akademik bir şeyden bahsetmiyorum.
 İnsanlıktan bahsediyorum.
Çocuklarınıza oku doktor ol demek yerine, daha fazla test çöz demek yerine, insanlıktan bahsedin.
İyi insan olmayı anlatın.
Zaten sonrası bir şekilde gelir.
Çünkü emin olun herkesin doktor yerine insana ihtiyacı var.

Haddime değil belki ama ben böyle yetiştim/yetiştirildim.

*Teşekkürler.

14 Mart 2017 Salı

*mümessil

Özgün olmak.
Özgür olmak.
2 ayrı kavram.
Özden türeyen, özü belirleyen.

Sahi ne demek özgün olmak?
Farklı olmaya çalışmak mı, yoksa zaten farklı olmak mı?
Biliyorum, yoluydu yolcusuydu derken sıktım herbirinizi.
Ya gerçekleri söylediğimden ya da her gün görmediğiniz şeyleri gösterdiğimden.
Ama bu sefer sizden birini anlatacağım.

Belki de seni?

Farklı olmak için çabaladığın her an daha da sıradanlaşıyorsun, bilmezsin belki ama sıradan insanların amacıdır gösteriş.
Sıradan insanlar bağırır 'farklıyım' diye.
Nasıl da korkarsın sıradan olmaktan, nasıl da yakıştıramazsın kendine.
Merak etme dostum, esaretten güzeldir sıradanlık.
Sana ait bedende, sana ait olmayan bir ruhu 4 tarafı etle çevrili bir odaya hapsederek ne kadar özgün olabilirsin ki?
Ya da ne kadar özgürleşebilirsin?
Dedim ya özden gelen, özü belirleyen 2 kelime.

Sahi ne demek özgürlük?
Yapman gereken işi yapmamak mı özgürlük,yaptıktan sonra rahatlamak mı?
Her şeyi reddetmek mi, kabul etmek mi? 
Düzene karşı gelmek mi aksine düzenlemek mi?
Vazgeçmek mi, savaşmak mı?
Susmak mı, konuşmak mı?

Bu soruların tek bir cevabı var: Bakış açısı.

Her birimiz farklı pencerelerdeyiz, aynı manzarayı izliyoruz.
Kimimiz yerdeki çöpleri görüyor, kimi sadece gökyüzüne bakıyor.
Ama ne zaman birinin manzarasına sahip olmak istiyoruz o zaman kaybediyoruz,
Özgünlüğümüzü.
Özgürlüğümüzü.

Özümüzü.

3 Mart 2017 Cuma

...

sol yanım kahvem.
karşımda fizyoloji notları.
masam, sandalyem, duvarlarımın masum mavisi hep aynı,yabancı değilim buraya.
hedeflerim bitmiş kalemlerde beden bulmuş, gülümsüyor bana.

kendimi bildim bileli yegane amacım bu fizyoloji notlarını okumaktı dersem ne dersin?
kendimi bildim bileli kahvenin tadını böyle almak istedim.
kendimi bildim bileli, hep aynı hayali kurdum ben.

deli misin diyorsunuz biliyorum.
ama siz hiç size ait olmayan kitaplardan asla anlamadığınız latince terimleri anlıyor gibi yaptınız mı?
anlaman lazımmış gibi hissettin mi hiç?

ben hissettim.

bana ait notlarım, bana ait kitaplarım olacaktı, biliyordum.
attığım her adımın yegane amacı buydu.
dinlediğim her dersin, çözdüğüm her sorunun.

bunu diledim ben.
bunu istedim.
istenmeyecek olanı arzuladım belki de.
çocukluğumun geçtiği masada, bilmiyorsunuz ama zaferimle oturuyorum ben.
bitmiş kalemlerim bu yüzden gülümsüyor bana.

her yazdığıma geri bildirim olarak, yaşadığın şeylerden etkileniyorsun yanıtını aldım.
evet bu sefer yaşadığım bir şeyi yazıyorum.
hem de kendimi bildim bileli yaşadığım bir şeyi anlatıyorum size.

bunu da yazdıran bir şey oluyor ama illaha.

diyorum ya tanımadığım bir sürü insanla paylaşıyorum yolumu.
yolumu paylaştığım birinin etkisindeyim şuan.
neden en büyük arzun 'doktor' olabilmekti sorusunu hiç cevaplayamadım adam akıllı.
ama sorumun cevabı yanıma oturdu bugün.
--------
elimde fizyoloji notları.
metroya yetişmek ana maksadım.
öylesine seri adımlar atıyorum ki ben bile şaşırıyorum hızıma.
biliyorum eğer aheste davranırsam 10 dk bekleyeceğim bu durakta.
malum son durak.

kırgınlık var üzerimde.
belki bahardan belki de geçmek bilmeyen gribimden.

hızlı hızlı çıkıyorum yürüyen merdivenlerden.
ve yetiştim.
tam kapı kapanırken giriyorum.
ilk boş bulduğum koltuğa oturuyorum, sağıma soluma bakmadan.
sessiz ama bir o kadar da keskin bir nefes alıyor sağımdaki yolcu.
rahatsız etmeden gözümün ucuyla bakıyorum.
gözleri ıslak, burnu kırmızı.

telefon geliyor.

kocasıyla/sevgilisiyle kavga etmiştir barışırlar şimdi diye bir düşünceye teslim oluyorum.

beklemediğim bir konuşma gerçekleşiyor:

''ahmet hiç iyi değilim. o kadar kötü durumdaydı ki.
boğazına bir şey takmışlar oradan besliyorlar.
çok zayıflamış ahmet. geçen geldiğimde bana tepki vermişti.
...
omzunu hareket ettiriyor ama şükürler olsun.
...
kötüye gidiyor demiyor doktorlar, buna şükür dimi?
(göz yaşlarını siliyor.)
...
neden anlatmıyorlar bana?
 bir sürü doktor var, zorla laf aldım odada onlardan.
gözüne ışık tuttular tepki vermediğini söylediler.
neden tepki vermiyor ahmet?
enfeksiyon doktoru, iç hastalıkları bir sürü vardı oda da dedim ya ahmet.
evet; kimse bilgilendirmedi beni. zorla laf alıyorum resmen.
bos mu mos mu bi şeyler olmuş orada kendi aralarında konuşurken duydum.
...
çok zayıflamış ahmet ya.
allah kimseyi düşürmesin çok zor.
allah kimseye bu derdi vermesin.
(sesi titriyor)
...
emreye ne diyeceğim?
o arayınca kötü durumda değil diyorum.
ama iyi de değil.
dersleri etkilenmesin çocuğun.
sen de söyleme.
...
evet, yoldayım.
yeni bindim metroya.
yenişehire gidicem burdan.
...
konuşuruz sonra.''

kulak misafiri olduğum bu konuşmadan sonra, bir daha bakıyorum yanımdaki yabancının suratına.
göz altları ne kadar ağladığını söylerken, saçları aynaya günlerdir bakamadığını anlatıyor.
bi süre beraber gittikten sonra ayrılıyor yollarımız.
----
o soğuk amfilerde anlattığınız şeyler gibi değil hayat.
hastayı içselleştirmeyin diye verdiğiniz öğütler mi yaşam?
karşındakine makine gibi mi davranmak mı hekim olmak?
intravenöz yolla ilaç verip makinenin kendini toparlamasını mı beklemek hekim olmak?
uyutulan bir hastanın, uyutulmayan yakınlarını görmezden gelmek mi hekim olmak?
latince 2-3 şey söyleyip durumu textbook gibi anlatıp çekilmek mi hekim olmak?
o 2-3 şey ne de çok şey ifade eder, bilir misiniz?
zorla ağızdan alınan 2-3 kelime, kaç senaryonun anahtar kelimesidir acaba?

belki de amfide anlatılan şeylerdir insanı iyi hissettiren ama 17. yy'ın makineleşme akımı yakışır mı hiç hekimin anlamına?
makine gibi davrandıkça yıpranmazsın belki.
ama dokunamazsın ki birilerinin hayatına.
o zaman ne önemi kalır hekim olmanın,
hikmet sahibi olmanın?

 *2 habere de göz atmanız dileği ile:                                                                               
                                                  

http://www.kumbarahaber.com/doktor-hastasina-200-lira-mr-parasi-verdi/9231/

http://odatv.com/doktor-orucum-bozulur-diye-hastasina-bakmadi-0107151200.html