20 Ocak 2017 Cuma

Belil Jones'un Günlüğü

nedir bu Bridget Jones?
2001'de hayatımıza girmiş 2004'te tekrar bizi selamlamış ve 2016'da ne kadar özlediğimizi fark ettiğimiz muhteşem romantik komedi serisi.
dileğimiz seneler boyu devam etmesi.

peki bu seriyi böylesine insana bağlayan şey ne?
neden her kadının dilinde?
neden her mutsuz günde kurtarıcı?

çünkü, Bridget bizden biri!
dayatılmış mükemmel vücut ölçülerinde olmayan ve bunun mizahını yapabilen bir kadın.
 çoğu kompleks haline getirilmiş şeyle bir güzel dalga geçen bir kadın.

(*spoiler içerir)

mesela,

hepimiz hayatımız boyunca mutlaka rezil olmuşuzdur kendimizi kandırmayalım sadece kimimiz bunu huy haline getirir orası başka.
işte Bridget Jones tüm o rezilliklere rağmen, pes etmeyen, içten içe hayran kaldığımız bir kadın.

yalnızlığın, her yerde işlendiği, yalnız olmanın dünyanın sonu olarak kabul gördüğü dünyada tabiri caizse evde kalmış tam tamına 43 yaşında bir kadın.
çevrenin baskısına rağmen yalnız olmanın da komik yanlarını gösteren bir kadın.
yalnızlığıyla ironik olarak dalga geçen, günlüğüne yazdığı şeylerle bunu bize gösteren bir kadın.

ah evet bir de aşk.

herkesin rüyası olan aşkı doyasıya yaşayan, gururu arkasına alan izleyenlere de Bridget ablanız gibi olun mesajını bize empoze eden bir kadın.
elbette aşkını yaşarken tüm o rezilliklerini beraberinde getiren, 'aman Bridget aman dur yapma' dedirterek ekrana kilitleyen bir kadın.

ya yalnızlar kraliçesi olan ya da hep 2 erkeğin savaştığı kadın o.

hayali ama bir o kadar da gerçek; abartı ama bir o kadar da sıradan bir karakter. 

ve unutmadan artık evli ve anne.

hiçbir zaman geç değil.
43 yaşında anne olan Bridget Jones ve Mark Darcy bize bunu kanıtlıyor.

go Bridget go!





17 Ocak 2017 Salı

temenni

hepimizin aklında aynı şeyler.
aynı konular.
zamanı gelince duygusal, zamanı gelince rasyonalist, canımız isteyince insan olan varlıklarız biz.
inandığımız şeylere kafamıza uymayınca inanmayı bırakan ama hala inanıyormuş gibi yapan aşağılık varlıklar.
pişman olmaktan iflahı kesilmiş ama hep hata yapan varlıklar.

neydi insanın tanımı?
unutalı o kadar zaman oluyor ki.
genellemeyi mi baz alıyoruz?
istisnaları mı?
iyi olmak mı insan olmak, bencil olmak mı?

bırak şimdi denge içinde olmak insan olabilmek laflarını, koy kenara ying-yang'i.
sende biliyorsun pratikte o iş öyle değil, nabza göre şerbet veren varlıklarız biz.

bıkmadan bir şeyler olsun diye daha fazlasını feda edenler de var aramızda.
ya da kendisi dışında hiçbir şeyi önemsemeyenler de.

sevmekten iflahı kesilenler de, sevmenin ne demek olduğunu bilmeyenler de.

gülerken ağlayanlar da, ağlarken gülebilenler de.

her attığı adımı düşünenler de, düşünmeden yaşayanlar da.

diyorum ya nabza göre şerbet veren varlıklarız biz.

merak etme ama geliştirdiğimiz bi adaptasyon var: çok güzel rol de yapabiliyoruz.
sadece bazılarımızın rol yapmasına gerek kalmaz, 'ya ben beceremiyorum' bahanesine sığınır.
ah ne de güzel becerirsin zorunda kalırsan.
yaratılışında var o senin.
rol yapasın diye yaratıldın haberin yok.
mutlu olurken gülümsemen de rolun parçası değil mi?
mutsuzken ağlaman da?
unutmadan sorayım: rol yapmak ne demek?
mış gibi yapmak değil mi?
hiç yapmadım deme, buna sen de ben de inanmayız.

ama dert etme sen bunları yaşarız illaha.
yaşamak sayarsan şayet geçen dakikaları yaşarız.
bazılarımız doya doya yaşar, bazılarımız yaşamış olmak için.

ya sen?

hangisi olduğunu bilmiyorum.
önemsiyor muyum?
sanmam.

ama umarım doya doya yaşayanlardansındır ve bunları okuyup hiçbir şey anlamıyorsundur.
umarım.