17 Ocak 2017 Salı

temenni

hepimizin aklında aynı şeyler.
aynı konular.
zamanı gelince duygusal, zamanı gelince rasyonalist, canımız isteyince insan olan varlıklarız biz.
inandığımız şeylere kafamıza uymayınca inanmayı bırakan ama hala inanıyormuş gibi yapan aşağılık varlıklar.
pişman olmaktan iflahı kesilmiş ama hep hata yapan varlıklar.

neydi insanın tanımı?
unutalı o kadar zaman oluyor ki.
genellemeyi mi baz alıyoruz?
istisnaları mı?
iyi olmak mı insan olmak, bencil olmak mı?

bırak şimdi denge içinde olmak insan olabilmek laflarını, koy kenara ying-yang'i.
sende biliyorsun pratikte o iş öyle değil, nabza göre şerbet veren varlıklarız biz.

bıkmadan bir şeyler olsun diye daha fazlasını feda edenler de var aramızda.
ya da kendisi dışında hiçbir şeyi önemsemeyenler de.

sevmekten iflahı kesilenler de, sevmenin ne demek olduğunu bilmeyenler de.

gülerken ağlayanlar da, ağlarken gülebilenler de.

her attığı adımı düşünenler de, düşünmeden yaşayanlar da.

diyorum ya nabza göre şerbet veren varlıklarız biz.

merak etme ama geliştirdiğimiz bi adaptasyon var: çok güzel rol de yapabiliyoruz.
sadece bazılarımızın rol yapmasına gerek kalmaz, 'ya ben beceremiyorum' bahanesine sığınır.
ah ne de güzel becerirsin zorunda kalırsan.
yaratılışında var o senin.
rol yapasın diye yaratıldın haberin yok.
mutlu olurken gülümsemen de rolun parçası değil mi?
mutsuzken ağlaman da?
unutmadan sorayım: rol yapmak ne demek?
mış gibi yapmak değil mi?
hiç yapmadım deme, buna sen de ben de inanmayız.

ama dert etme sen bunları yaşarız illaha.
yaşamak sayarsan şayet geçen dakikaları yaşarız.
bazılarımız doya doya yaşar, bazılarımız yaşamış olmak için.

ya sen?

hangisi olduğunu bilmiyorum.
önemsiyor muyum?
sanmam.

ama umarım doya doya yaşayanlardansındır ve bunları okuyup hiçbir şey anlamıyorsundur.
umarım.





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder