31 Ekim 2016 Pazartesi

gelecekten geçmişe

hızlı tüketiyoruz.
yediğimiz yemekten farksız duygularımız.
halbuki öyle mi olmalıydık?

bu muydu bizim insaniyetimiz?
yoksa kendimizi mi kandırıyorduk farklıyız diye?

halbuki öyle mi gördük biz?
böyle hikayeler mi dinledik?

hızlı tüketmeye mi heveslendik biz?
neydi bizi yok eden?
neydi duygularımızı bitiren?

düşün dur.

farklıyım ben diye bağır insanlara.
karşılığında boş bakışlar.
duymuyor musunuz beni de bağıra bağıra, duyarlar belki.
ben denedim, sıra sende.

vardır belki yazdıklarını sildirecek hikayeler.

ama yazdıranlar da vardır elbet.

mesela;
50 yıl önce yaşanan dostlukları yaşayan var mı aramızda?
korkmadan derdini anlatıyorsundur elbet.
ama o benim kardeşim, her şeyine kefilim der misin?
sonuçta elin oğlu/kızı.

50 yıl önce yaşanan aşkı yaşayan var mı?
Osman'nın Ayşe'ye duyduğu hissi yaşayan var mı?
korka korka seven Osman.
kaçamak bakışlarıyla Osman'ın aşkını kabullenen Ayşe.

ne de sever ayşe gizliden gizliye.
ah bir cesaretini toplasa Osman, ah bir gelse yanına kimse görmeden halini hatrını sorsa keşke.
di mi Ayşe?

ne de sever osman gizliden gizliye.
ah bir yakalasa ona Ayşe'nin baktığını, ah bir emin olsa onu gördüğünden durur mı hiç yerinde.
di mi Osman?

yan yanayken kilometreleri aşmak için çabalamaktı aşk.
onu görünce hissettiğin huzuru ona hissettirmekti.

halbuki öyle miyiz biz?
düşün dur.
farklıyım diye bağır.
duymasalar bile hissederler belki.
sıra sende.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder